Bir Öğrenci Görüşü

Kıymetli gençler ve veliler

 

Bugün sizlere, 20 yıla yaklaşan bir Kıbrıs yaşantımın ve üniversite-eğitim tecrübemin birikimiyle sesleniyorum.  Sizlerle Kıbrıs’ta yaşamak, okumak nasıl bir duygudur, Girne Amerikan Üniversitesi’nin özellikleri nedir, ideal öğretmen ve öğrenci nasıl olmalıdır? gibi konularda sohbette bulunmak istiyorum.

 

 

Ben aslen adalı-Kıbrıslı değilim. Yavru vatanımız Kıbrıs’a, hemen hemen yirmi yıl önce Türkiye’den, İstanbul’dan geldim. Marmara Üniversitesini bitirdim ve orada sekiz yıl asistanlık ve öğretim üyeliği yaptıktan sonra kendimi Kıbrıs’ta buldum. Daha doğrusu iş yerimdeki mutsuzluklar ve İstanbul’un trafik sorunu, kalabalığı beni Kıbrıs’a itti. Adeta adaya kaçtım. Hepiniz Robinson Cruso romanını hatırlarsınız. Issız adaya düşen Robinson, yerli biriyle arkadaş olur, yalnızlıktan kurtulur. Ben de Kıbrıs Türklerinden bir çok arkadaş edinerek çevremi genişlettim ve hiç yalnız kalmadım. Dünyanın neresinde olursa olsun ada insanlarının, adalıların, hemen dost olmama, çekingen ürkek davranma gibi adalı psikolojisi, huyu vardır. Bu  ilk anda sizi,  “bu adalılar ne kadar soğuk ve mesafeli” gibi bir yoruma götürebilir. Aman aldanmayın! Kendinizi tanıtıp güvenirlilik aşıladıktan sonra Kıbrıs’ta bütün kapılar size açılır ve pek çok dostla, size yardımcı olan insanla karşılaşırsınız. Bu sebeple Kıbrıs Türklerinden arkadaş edinmeye çalışınız ve onların ilk anda çekingen, hemen ahbaplık kurmak istemeyen yapısını doğal karşılayınız. Siz kendinizi iyi ve güvenilir şekilde kanıtlayın, onlar size daha çok adım atacak, Kıbrıs’ta doyumsuz bir yaşam ve öğrencilik sizi bekleyecektir.

 

Ben bir öğrenci olsaydım ve üniversite okumaya kalksaydım “sakinliği, ailemsi ortamı, insanların birbirini tanıması, şehirlerin stresinden uzaklığı, güvenli oluş” gibi sebeplerle herhalde yine Kıbrıs’ı tercih ederdim.

 

Peki üniversite olarak tercihim neden Girne Amerikan Üniversitesi olurdu?

 

Sevgili okurlar, ben yirmi yıla yakın bir zaman diliminden beri Yavru Vatan Kıbrıs’ta olduğumu söylemiştim. Kıbrıs’ta daha önce başka üniversitede de çalıştım. GAÜ’yü seçmemdeki en büyük etken üniversitemizin ciddi eğitim vermesi, öğretim üye kadrosunun zenginliği ve notların ödevlerin şeffaf değerlendirilmesidir. Bizim mezunlarımız Türkiye’de, YÖK’ten sorunsuz şekilde denkliklerini almaktadır. Yani bazı bölümlerimizin YÖK tarafından tanınmama gibi bir sıkıntısı yoktur.

 

Farkındasınız ki günümüzde bir kaç yabancı dil bilmeden bir şey olmuyor. Dileyen öğrencilerimizin “İngilizce yanında, Rusça, İtalyanca” gibi başka dilleri öğrenme şansı da üniversitemizde var.

 

Biliyorsunuz KKTC’nin gözbebeği turizm ve kültür kenti Girne.  GAÜ’nün Girne’de bulunması da bu açıdan bir şansdır diye düşünüyorum. Adanın dört bir yanından öğrenciler ve insanlar alış-veriş, gezme, deniz, tatil, etkinlikler açısından pek çok kişi Girne’ye geliyor. GAÜ kampüsümüz, konumumuz da bence iyi. Kampüs içindeki cafeler ve yeni yapılan yerler de az çok ihtiyacı karşılıyor.

 

Ciddi eğitim, güleryüzlü ama işini ciddi yapan öğretim üyeleri, samimi aile ortamı yanında üniversitemizin öğrencilere sağladığı bir imkan da internet ve bilgisayar kullanımıdaki rahatlıktır. Hele büyük kentlerdeki bazı üniversitelerde görülebilen siyasal gerginlikler, stres, kavga hemen hemen hiç denecek orandadır ve üniversitemizde nerdeyse hiç yoktur. Ada çapında başka öğrencilerden ve Kıbrıs Türk halkında duyduğumuz “GAÜ, sorunsuz, planlı büyüyen, alt yapısını tamamlmış, kilamıl, laboratuvarlı ortama sahip, ciddi, diploması alınteriyle kazanılmış etik sözleri” bizleri mutlu ediyor. Tabii ki Yavru vatanımıza ekinlerin, doğanın sarardığı bir yaz sonu, sonbahar başı geldiyseniz  Kıbrıs için kullanılan “Yeşil ada” benzetmesi bulamayabilir, “yeşil ada nerede?” diye içinizden belki de bir soru sorarsınız. Ama sabreder  bir de Kıbrıs’ı, mart, nisan, mayıs aylarında tabiatı yeşillenmiş, çiçekler ova ve dağ eteklerini kaplamışken gördüğünüzde, burnunuza taptaze çiçek kokuları geldiğinde tanıyın. Kendinizi tutamaz kırlarda gezintiye çıkmak için sabırsızlanırsınız.  Kıbrıs aşığı şair Metin Turan bakın bir şiirinde ne diyor:

 

        Bir mart günü gideceksin Kıbrıs’a

        Alıp bir yanına yeşili, maviyi bir yanına

        Gömülüp lacivert akşamın koynunda

        Sabahı seyredeceksin.

        Yeşil açmış pencerelerden koşarak Kıbrıs’a gideceksin.

 

Kıbrıs’ta konuşulan Türkçe tuhafınıza gidebilir. Gayet normal. Çünkü bu da Türkçenin bir ağzıdır, şivesidir. Kıbrıs Türklerine kötü konuşuyorsunuz, şiveniz ne biçim gibi sözler söylemeyin kırılırlar, o şiveye alışmaya, espirilerini yakalamaya çalışın. Sizin geldiğiniz yörenin ağzı ve şivesiyle, konuşmanızla alay edilse hoşunuza gider mi? İlk geldiğim zaman Girne kapısında yaşlı bir Kıbrıslı amca bana : “A oğul Omorfo’ya bus buraştan geçer?” diye bir soru sormuştu durakta. Tam anlamamış, donup kalmıştım. Sonra kavradım ve cevap verdim. Aslında bu soruda güzel bir sentez vardı. Güzelyurt’un kasabasının eski adı “Omorfo” idi, “bus” İngilizceden alınma otobüs anlamındaki sözcüktü, “buraş” ise Kıbrıs Türk ağzına özgü burası, buracık anlamına geliyordu.

 

Ben hayatımın en güzel portakal, karpuz, erik, çilek ve narenciyesini Kıbrıs’ta tatdım. Kıbrıs’ın zeytinli ekmeği, hele kabak çiçeği dolması ne nefistir. Dalgasız, masmavi, dipi görünen bazen zümrüt yeşili, bazen turkuvaz rengi bir deniz sanki sadece Kıbrısımızda var.

 

Kıbrıs Türkleri Türkiyemizi “Anavatan”, Türkiye insanı da Kıbrıs’ı “Yavru Vatan” olarak görür. Rumların baskı ve saldırılarına yıllarca direnen ay-yıldızlı bayrak bu Akdeniz adasından çıkmasın, ezan sesi dinmesin diye mücadele veren Kıbrıs Türkleri, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’yla özgürlüğüne kavuşmuştur, Türk askerini, Mehmetçikleri de bugün adada, güvenliği için vazgeçilmez olarak görmektedir. Rum baskısıyla dünyanın uyguladığı ambargolara karşılık Türkiye’nin yardımıyla her alanda önemli gelişmeler sağlayan KKTC, dışardan gelenleri de bu gelişmesiyle şaşırtır.

 

Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk de Kıbrıs Türklerine ayrı bir önem vermiş, hayattayken ve Kıbrıs bir İngiliz sömürgesi iken adaya yardımda bulunmuş, Kıbrıs Türk öğrencilerinin  burslu Türkiye’de okumalarına sağlamıştır. Bunun sebebi çok açıktır. Çünkü 1919-1922 yılları arasında Anadolu’da Yunanlılara ve İngilizlere karşı verilen Türk Kurtuluş Savaşı sırasında, Kıbrıs Türkleri aralarında para toplayarak zor durumdaki Ankara Hükümeti’ne onları bir şekilde aktarmış, hatta kayıklarla adadan Anadolu’ya geçen, kaçan Kıbrıs Türkleri, Anavatandaki kardeşleriyle birlikte Yunan’a karşı savaşıp Türkiye için şehit düşmüşlerdir. Bütün bunları bilen Mustafa Kemal Paşa, Kıbrıs Türklerine özel bir sempati duymuştur.

 

Ya 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı? Orta yaş üstü her Türkiye vatandaşı Türkiye’nin Kıbrıs’taki kardeşlerine yardım için yaptığı Kıbrıs Barış Harekatı günlerini, o günlerin heyecanlarını, duygularını nasıl unutabilir? Siyah-beyaz televizyonlardan izlenen haberler, akşamları yapılan karartma uygulamaları, arabalara yapıştırılan “Kıbrıs Türktür” afişleri....

 

Evet sevgili okurlar sizlere biraz da Girne Amerikan Üniversitesi’nden, dekanı olduğum eğitim fakültemizden  ve öğretmenlik bölümlerinden söz edeyim. Önce biraz “ideal öğrenci ve ideal öğretmen” üzerinde durmak isterim. Türk ulusu toplum hayatında kutsal kabul ettiği, örnek insan saydığı iki kişiye,  “cami müezzini ile ilkokuldan üniversiteye kendisine alfabeden başlayarak en yüksek bilgileri öğreten, aşılayan öğretmene” aynı kelimeyi kullanarak “Hoca” “Hocam” demiştir. Bu onlara verilen değeri gösterir. İşte Eğitim Fakültesi Öğretmenlik Bölümleri’nde okuyanlar veya onları seçenler (Türkçe Öğretmenliği, Zihin Engelliler Öğretmenliği, Okul Öncesi Öğrtemenliği, Müzik Öğretmenliği, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık, İngilizce Öğretmenliği, Bilgisayar Teknolojileri Öğretmenliği vd)  böyle değerli, toplumu yönlendiren, eğiten örnek-ideal insanı yetiştiren kişiler olmak ayrıcalığına sahip olacaktır.

 

Öğretmenliğin, hocalığı manevi değeri hiç birşeyle ölçülmez ve bunu yıllar geçtikçe daha iyi anlarsınız. Bir insanı yetiştirmenin, onu aydınlatmanın, tehlikelerden korumanın ve büyütmenin verdiği mutluluk bambaşkadır. Son sınıfa gelen ve mezuniyeti yaklaşan öğrencilerinde en çok karşılaştığımız durum gelecek kaygısıdır. Günümüz dünyasının bir rekabet dünyası olduğu, bunun için de Türkiye ve KKTC’nin çeşitli üniversitelerinde okuyan bir yığın öğrenci bulunduğu düşünülürse,  gelecekte aranan eleman olmak için üniversitede, GAÜ’de öğrencilerimizin aldığı kaliteli, ciddi eğitimin yanına kendilerini geliştirecek ek-ilave çalışma, toplantı ve benzer etkinliklerle özgeçmişlerini cv’lerini zenginleştirmeleri yerinde olacaktır. GAÜ bu konuda da öğrencilerine hep yardımcıdır. Yarın öbürgün devlet veya özelde, öğretmenlik veya başka bir alanda iş başvurusuna giden öğrencilerimizin kendileriyle görüşen ve mülakat yapanlarca  görgü ve alan bilgisi konularında sınanacaklarını çok bilen Girne AmerikanÜniversitesi, her açıdan öğrencilerini donanımlı yetiştirmek inancında ve uygulamasındadır.

 

Yolunuz KKTC’ye ve okumak için de Girne Amerikan Üniversitesi’ne düşerse kapımız bütün okurlarımıza açık olduğunu belirterek sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Haberdar Olun

Panel Bilgileri