2000 li Yılların Başından Günümüze KKTC de Yükseköğretim
NEREDEN, NEREYE GELDİK?
Ülkemiz katma değerinde 1. sırada yer alan yükseköğretim ve yükseköğretimin en büyük değeri olan öğrencilerimiz gereken değeri görebiliyor mu?
“Öğrenci Dostu Ada” projesi neden hayata geçemiyor?
Ülkemizdeki “gerçek öğrenci” nüfusu neden azalıyor?
Aslında bu soruları benden ziyade yetki sahibi, uygulayıcılar cevaplasalar, bu önemli konulara açıklık getirseler ne hoş olurdu. Yükseköğretim camiasında 21. yılımda televizyon kanallarında, yazılı-sözlü ciddi yayın organlarında objektif değerlendirmeleri yapmaya devam ediyorum, edeceğim. Bu konuyu yıllardır dert edinen biri olarak, her zaman öğrenci odaklı çalışan bir eğitimcinin dilsiz şeytanı oynaması da abes olurdu.
2000’li yılların başında gerçek bir yükseköğretim adasında eğitim aldığıma inanıyorum. Gerçekten o yıllar beni fazlasıyla tatmin etmişti. Dönemin kısıtlı imkanlarına rağmen ada imkanlarının gayet üst düzey olduğunu günümüzle karşılaştırdığımızda bariz görebiliyoruz:
Ada’ya ulaşımda tam altı havayolu şirketi hizmet veriyordu. Öğrenci için farklı ücret tarifeleri vardı ve çok ekonomikti. Deniz yolu seferleri birden fazla sahil şehirlerine de demir atıyordu. Şimdi ise ulaşımda durum hüsran! İki havayolu şirketine teslim olduk. Her ay ailesinin yanına seyahat eden öğrenci artık yılda bir kez zor gidiyor, astronomik rakamlar yüzünden.
O yıllarda toplamda 5 üniversitemiz vardı. Kontenjan limiti, sınırlandırması denen bir kavram yoktu çünkü ülke kalkınması için yükseköğretim özerk bir durumu temsil ediyordu. 2005’ten sonra YÖK’ün sınırlamalarıyla karşı karşıya kaldık. Bir örnek vermem gerekirse; 2003’te 7 bin yeni öğrenci alan üniversitemiz şu an bin beş yüz öğrenciyi zor alıyor. Neden mi? İşte yukarda saydığım asli sebeplerden dolayı. YÖK’ün kontenjan sınırlamaları, puan ve ve baraj sıralaması uygulamaları, astronomik ulaşım bedelleri ve en önemlisi de evlerin kira bedelleri...
Kontenjan karşılaştırması yaptığımızda ise; 2000’li yılların başında toplamda 5 üniversitemiz 25-30 bin öğrenci alırken şimdi ise YÖK’e bağlı tomlamda 17 üniversitemiz kılavuzda ve 17 üniversitemize toplamda verilen kontenjan 16 bin. Üniversite sayımıza baktığımızda gerçekten bir yükseköğretim adasıyız fakat YÖK’ün uygun gördüğü 16 bin kontenjanla yetinmek zorundayız. 2000’li yıllarda öğrenci nüfusumuz 100 binleri aşmışken şimdi ise 60 binlerden bahsediyoruz. Bu tablo, ada katma değeri için ciddi bir kayıp.
“Öğrenci Dostu Ada” projesi neden hayata geçirilemedi? Hayalimizdeki öğrenci dostu ada nasıl olmalıydı?
Öncelikle tabi ki öğrencinin yaşamını maddi manevi kolaylaştıracak bir proje beklentimiz vardı. Üniversitelerin; YÖDAK, Milli Eğitim Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, ve belediyelerden acil beklentileri neydi?
Ada’ya ulaşımda uçak ve feribot seferlerinin yeterli düzeye çıkıp, öğrenci için uygun fiyat tarifelerinin uygulanması.
Ada genelinde sadece bir iki şehirde kısıtlı kalmayıp öğrenci nüfusunun en yoğun olduğu Girne ve Lefkoşa şehirlerinde de özel yurt ve devlet yurdu projelerinin teşvik edilip hayata geçirilmesi.
Ev kiralarında öğrenciye uygun bir standart getirilmesi ve bunu kanun hükmünde düzenlenmesi.
Şehir içi ulaşımda öğrenciye indirimli abonman sisteminin hayata geçmesi ve belediyelerin asli görevi olan şehir içi ulaşım düzeneğinin kurulması.
Tüm şehirlerimizde öğrenci dostu merkezi restoranların kurulması ve ayrıca restoran kafelerden indirimli faydalanabilmeleri..
Evet, bu saydığımız maddeler öğrencinin genel sorunlarını bizler vasıtasıyla kaleme alınan önemli unsurları yansıtıyor. Bu sorunları sahada olan insanlar olarak görüyoruz. Yetkililere her defasında aktarıyoruz, anlatmaya çalışıyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz..
Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok! Öğrencinin ilgi odağı bir cazibe merkezi, öğrenci dostu bir ada örneği sergilemek istiyorsak derhal bir acil eylem planı yaparak bu yönde harekete geçmemiz gerekiyor. Bakın her yıl “Öğrenci Memnuniyeti” listesinde Eskişehir listenin 1. sırasında. Neden biz, bir Eskişehir olamıyoruz? Bunu soruyu yetkililer neden sormuyor? Eskişehir neler yapmış bu birinciliği kazanmak için? Bunlar bilmediğimiz kavramlar, değerler değil! Toplum ve yönetimler olarak istediğimizde bizimde yapabileceğimiz başarı örnekleridir. İstemek, başarmanın yarısıdır. Öncelikle biz öğrenci dostu örnek bir yükseköğretim adası olmak istiyor muyuz? İstiyorsak neden çaba sarfetmiyoruz? Şu bir gerçektir ki; öğrenci olmadan caddeler, soakaklar, kafeler, restoranlar, mağazalar, kaldırımlar bomboş. Tamamen bir hayalet şehir havasına bürünüyor bu cennet ada. Bu cennet adanın geleceği için yükseköğretim, üniversitelerimiz ve bunların en büyük yapı taşı öğrencilerimiz olmazsa olmazlarımızdır.
Siyaset sanatı neden gerçekte var olmalı?
Bu kaleme aldığımız güzel, yapıcı yöndeki gereksinimleri bilimin ve bilir kişilerin ışığında topluma hizmet için var olmalı siyaset. Topluma ve toplumun lokomotif sektörlerine hizmet eden bir siyaset anlayışı da elbette kalkınmanın ve refahın öncü lideri olacaktır.
Bu vesileyle;
2023-24 Akademik yılının ülkemize, üniversitelerimize ve değerli öğrencilerimize hayırlı, uğurlu, başarı dolu olmasını diliyorum. Ayrıca bu yeni eğitim döneminde beni bu değerli sayfalarına konuk eden Kıbrıs Raporu’na çok teşekkür ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum...
Emrah Adaklı
Yükseköğretim Uzmanı /Eğitimci